30 Aralık 2006

basliksiz post

insan unutan demekmis coco soylemisti.
once seversin
terk eder/edilirsin
beklersin
kızarsın
beklersin
aci cekersin
beklersin
aci gecer
unutursun...

27 Aralık 2006

square santa


square santa
Originally uploaded by ozdemac.

yilbasi

hediye krizi yasiyorum ve etrafimdakilere de yasatiyorum. istedim ki sizde dahil olun bu karisikliga... iyi bir fikri olan varmi sevgiliye verilecek? gecmis zamanlarda yapilan surprizlerde anlatilirsa keyifli olur, feyz alirim belki.

dun...bugun...hergun...


desktop
Originally uploaded by ozdemac.
sevdigim herkesten cok gordugum sey.

26 Aralık 2006

kendime not

bugun itibariyle mevsimin ilk kari yagdi... not: sevmem aslinda ama sevenede mani olmam.

25 Aralık 2006

askta terorizm can dundar yazisi



Gelin bir oyun oynayalım.Şimdi yazacağım soruyu önce kendinize, sonra eşinize sorun.

"Eşiniz çok hasta... Acilen ilaç lazım. Çabuk olmazsanız onu kaybedebilirsiniz. Evden fırlayıp bir eczaneye dalıyorsunuz. İlaç eczacının elindeyken fark ediyorsunuz ki, cebinizde 5 kuruş yok. Ne yaparsınız?"

Cevap için üç yıldızlık bir ara veriyorum.

* * *

Cevaplar tamamsa, kendi verdiğiniz cevapla, eşinizinki arasındaki farka şaşmış olmalısınız. Çünkü kriz durumlarında kadın ve erkek davranışlarını karşılaştıran bir araştırmada sorulan bu soru, kadınlar ve erkeklerden tamamen farklı yanıtlar aldı.

Soruyu yanıtlayan erkeklerin tamamına yakını şöyle dediler:

"İlacı eczacının elinden kapar kaçarım".

Kadınların yanıtı ise çoğunlukla şöyleydi:

"Eczacıya durumu anlatır, ilacı parasız vermesini rica ederim. Olmazsa kapı önüne çıkar birilerinden borç isterim. Alır kaçarsam, yakalanıp eşimi hepten ölüme terk etme tehlikesi vardır".

* * *

Bu kısa test bile, kadınlarla erkeklerin hayata nasıl farklı yaklaştıklarını kanıtlıyor. Erkeklerin fevriliğine karşı kadınların sorun çözmedeki soğukkanlılığı ve değişik çareler deneme ısrarı kayda değer...

Farklı cinslerin, "kriz yönetimi"ndeki farklı tavırlarına ilişkin bu deneyi bana hatırlatan, Levent Kırca ile Oya Başar'ın boşanma üzerine sergiledikleri "son parodi"leri oldu. Boşanmalarına ilişkin basın toplantısında Kırca "ilacı kapıp kaçma" telaşındaydı. Başar ise "eşi can çekişirken eczacıya soğukkanlılıkla dert anlatmaya çalışan bir kadın" görünümünde...

İzlerken, "Aşkta masumiyeti yitirdik" cümlesi döküldü ağzımdan...

Bu, bir süre önce okuduğum bir kitabın ilk cümlesiydi.

"İkili İlişkilerde Terörizm" (Varlık Y. İst. 1997) başlıklı bu kitapta psikoterapist Michael Vincent Miller neredeyse tam da ekranda izlediğimiz tartışmayı anlatıyordu.

* * *

Miller, boşanma kararından hemen önce "son bir umut"la kendisine terapiye gelen çiftlerin genellikle "para, cinsel uyumsuzluk, ev işlerinin dengeli paylaşılmaması" gibi ikincil nedenleri öne sürdüklerini, ancak aslında bunların altında bir başka neden yattığını söylüyor:

"İktidar çatışması..."
Miller'a göre günümüz beraberliklerini "iki kişilik bir iç savaş"a dönüştüren en önemli etken bu... Amerikalı psikolog, sadece aile içi kavgaların değil, sevgi dolu aşk sözcüklerinin altında da bu güç mücadelesinin yattığına, "artık sevginin iktidar savaşından ayrılamaz hale geldiğine" inanıyor.

* * *

Aşk, uzun yıllar baskı altında tutuldu. Bugün "aşkta özgürleşme" çağı yaşanıyor. Ancak Miller, bu özgürlük görüntüsünün altında çiftlerin "maske" takıp birbirlerine rol yapmaya başladıkları ve manipülasyona dayalı yeni bir baskı dönemi yarattıkları kanısında... O anlamda, çiftler arası her iletişimin "denetimi kim ele geçirecek" sorusunda düğümlendiğine inanıyor.

Miller'a göre kadınlar daha çok yakınlık, erkekler daha çok özgürlük istiyor. Biri terk edilmekten, diğeri esir edilmekten korkuyor. O yüzden de, birbirlerinden en çok istedikleri şey, yani sevgi, onları en çok kaygılandıran şeye dönüşüyor. Ne birbirlerine yakınlaşabiliyor, ne uzaklaşabiliyorlar. Bir soğuk savaşı yaşayıp gidiyorlar. Bıçak kemiğe dayanınca da terapiye geliyorlar.

* * *
Anlaşılan o ki, günümüz aşıklarının asıl sorunu sevgiyi, iktidar savaşının elinden kurtarabilmek olacak.

Yöntemi nasıl olursa olsun aslolan, hastaya ilacı yetiştirebilmektir çünkü...

Aslolan hastayı sevmektir.

Yayın Tarihi : 14.06.2000

19 Aralık 2006

soru


(2:03:08 AM)
bak ben inan degisik bi insanim tutkuyla sever baglanirim kiskanirim bogulursun sevginin icinde
daha ilk dakikalardayiz
ki ne uzmek istiyorum artik ne uzulmek
sana geliyorum iste tum kalbimle
istedigin bu degilmi?

18 Aralık 2006

elma+z durumlari


ne olurdu simdi elma+z yapabilseydim? dedigim bir durum daha karsimda... tasarimini yapip baskisinida bitirip teslim ettigimiz bir iste hata var ve bu "buyuuuuuuuuk sıkıntı" demek. patronun yuzunu gormelisiniz "felaket". kimse istemez bu kadar performans, kagit -ki bu agac demek- ve zaman harcansin ama yapacak bisey yok. su klavyedeki elma+z olayi hayatimizda da olsa keske. bu benim hayalim. simdi kullansamda 1 hafta oncesine gidebilsem ne kadar harika olur. cok sıkıldım bu calisan insan modundan, robotlastiriyor... hatta durumu abartip elma+shif+z yapip taaaaaaaa okul zamanima geri donsemde biraz dinlenebilsem. dinlensem diyorum cunku meger o yorgunluklar hic biseymis. ben okulumun gozunu seveyim. okulluykende derslerden falan sikayet edip dururdum. insaniz iste gozumuz ac. bu yazi boyle devam eder, uzaaaar gider.

uyku:)

16 Aralık 2006

PhotoShop'culara duyuru!

Adobe PhotoShop CS 3 Beta'yı duyurmus ustelik indirilmeye hazirmis.
Arayüzde toolbox'larda v.s. ciddi revizeler olmus.
indirmek için CS 2 Serial Number ve Adobe ID sahibi olmanız sart!
Arayüzü ve bazı özellikleri görmek isteyenler icin videolar asagida.

http://www.photoshopuser.com/cs3/videos.html

http://www.youtube.com/watch?v=3Mcye_SAh0o

Mac'ciler icin sevindirici olan Universal bir sürümmüs bu! oleeeeee....
(bu arada sebebini bilmiyorum bir turlu link koyamiyorum. firefox'tan midir anlamadim, size zahmet bakarsiniz artik)

DJ Shadow - Six Days

15 Aralık 2006

fener maci


fenerbahcenin macina gidecegimi daha oncede soylemistim ya, basardim:) meger benimde icimde bir holigan yatarmista bilmezmisim. mactaki halimi gormenizi isterdim. atmosfer harikaydi. standyumu bilenler bilir maraton'da genelde amigolar ve deli taraftar kitlesi olur. bende sans eseri oradaydim. girtlagim patlayana kadar mac boyu tezahurat ettim. tabi o zamana kadar tv'den izledigimiz gibi birinin maci anlatmadigini bilmiyordum. ziyani yok zaten ayrintilar degil varilan sonuc sevindiriyor insani. gol oldugundaki sevinc bambaska bir duygu. insanlarin hep bir agizdan deliler gibi bagirip isliklar caldigi cilgin bir olay bu.
mac bitiminde cok yorgun, sesi kisik, acayip mutlu, desarj olmus insan seline kapilip banliyöye binip mac atmosferini koruyarak yine tezahuratlarla evime geldim. yatagima yattigimda hala kulaklarimda isliklar caliyordu:) umarim hissettiklerimi aktarabilmisimdir. sanirim bir dahaki sefere yine orda olacagim. herkese tavsiye ederim.

12 Aralık 2006

natural living novotel





reklamin en belirgin ve önde gelen özelligi, yaraticiligi gerektiren bir meslek olusudur. yaratici nitelik tasimayan bir sanat dali olamayacagina gore reklam da bir meslek degil bir sanattir. ve reklamin sevilecek, savunulacak yani, yani yaraticiligi olmasa kömürcülükten farkli bir yani kalmaz. dr. suheyl gurbaskan

you're beautiful

blog benim neyime

ben zaten oyle guzel ask sozcuklerini birlestirip asksal biseyler anlatamam. hem gundem dedigim sey aksam isten sonra eve gittimde izledigim tv. onun disinda yani isimin disinda bisey yapmaya vaktim kalmiyo artik. yaptigim tek plan carsamba (yarin) fenerbahce'nin macina gitmek. biletler alindi umarim onda da bir problem cikmaz. zira maca gitmek yerine iste mesaiye kalmak bir intihar sebebidir. kisaca aslinda bu yazida anlatilmak istenen -yakinilan konu- ne zaman hayatima bir tat, bir renk, bir doku gelecek? ve yine bu yazidan cikarilacak sonuc= kis beni sıkıyor. hareketsiz, sadece nefes alarak gecmesini beklemeliyim.

7 Aralık 2006

work


ne yani simdi bu? "rekabet kaliteyi arttirir" mi? demek istemisler? tabi siz bu serzenisleri anlamadiniz simdi. kisaca geciyorum konuyu. ben grafikerim, isimi severim vs. isuzu firmasi icin tebrik hazirlamam gerekiyordu, vaktim olmamasina ragmen mesaiye kaldim yetistirdim isi. fiyat teklifini onayladilar tebrigin tasarimi hakkinda yorumlar yapildi, duzeltmeler oldu ve sonra "tık" ses cikmadi. kisa bir mailde sordum "nedir bizim tebrigin durumu" diye. aydigim yanit baska bir ajansa daha vermistik ayni isi ve size zahmetlerinizden dolayi tesekkuru bir borc biliriz" oldu:(
oldumu simdi bu ya?

cinema4D ve metal kutular






6 Aralık 2006

face

blogumun yuzunu degistirmeye calisiyorum calisma esnasinda verdigim rahatsizliktan oturu ozur dilerim:)
bu arada en ustte yer alan isim bolumune image nasil konacagini bilen varsa bana da anlatsin:/

4 Aralık 2006

kinali kuzular hakkinda trt'den alinti

Japon eğitim sistemine ilgi duyan Türk hükümeti, inceleme yapmak üzere pedagoglardan oluşan bir Japon heyetini Türkiye'ye davet eder. Bu heyet ülkemizin çok değişik yerlerinde incelemeler yapar. Tüm bu çalışmaların sonuçlarını sunmak üzere Milli Eğitim Bakanı ile birlikte, Başbakanı ziyaret ederler. Japon heyetinin tespiti kısa ve kesindir:
"Sizin gençlerinizde milli bilinç yok!"
Bu sonuç, Türk yetkililer üzerinde şok etkisi yapar. Biraz şaşkınlık, biraz da hayret içinde sorarlar: "Peki siz Japonlar, gençlerinize milli bilinç verme adına ne yaparsınız? Hangi programı, nasıl uygularsınız?" Bunun üzerine Japonlar oldukça ilginç ve bir o kadar da düşündürücü şu cevabı verirler:

"Biz sizden aldığımız 'Amin Alayı' (Osmanlılarda çocuğun yaşı 4 yıl, 4 ay, 4 gün olunca eğitime başlanması töreni) ile eğitime giriş yaparız ve eğitime şok testler uygulayarak başlarız. Bu çocukları uçak kadar hızlı giden trenlere bindiririz. Çok katlı yollardan geçiririz. En üstün teknolojiyle ve robotlarla çalışan dev fabrikalarımızı gezdiririz. Bu baş döndürücü teknoloji karşısında sarsılan ve şok olan çocuklarımıza deriz ki:

'Gördüğünüz bu hızlı trenleri ve üstün teknolojiyi sizin atalarınız yaptı. Eğer siz daha çok çalışırsanız, daha hızlı giden ulaşım araçları yapar, daha üstün teknoloji meydana getirir, daha gelişmiş ve modern fabrikalar kurarsınız.'

Daha sonra bu çocukları Hiroşima ve Nagazaki'ye götürüp gezdiririz. II.Dünya Savaşı'nda atom bombasıyla yerle bir edilen bu bölgeleri biz, gelecek nesillere ibret olsun diye aynen koruruz. Atom bombasıyla hiçbir canlının ve bitkinin yaşayamaz hale geldiği bu yerleri çocuklarımız büyük bir dikkatle ve hayretle seyrederler. Gördükleri onların taze hafızalarında hiçbir zaman silinmeyecek derin izler bırakır. Ve yine deriz ki:

'Eğer siz çalışmazsanız, vatanınızı korumaz, milletinizi sevmezseniz, birlik ve dirlik içinde olmazsanız; işte böyle düşmanlar sizin ülkenizi yine bombalar, yakar, yıkar ve yaşanmaz hale getirir. Ama çalışırsanız, güçlü olursanız düşmanlar size saldırmaya cesaret edemezler. Vatanınız yücelir, milletiniz yükselir. Dünyadaki bütün insanlar size saygı duyarlar. Artık çalışmak ve çalışmamak konusunda kararınızı siz verin…'

Bu ikinci şokla çocuklarımız kendilerine gelerek iyi ve çalışkan bir Japon olmaya doğru ilk adımı atarlar. Böylece milli bilinci de kazanmış olurlar."

Tam bu sırada orada bulunan yetkililerden biri: "İyi de bizim Hiroşima ve Nagazaki'miz yok ki" der ve bunun üzerine şu cevabı alır:

"Sizin binlerce Hiroşima ve Nagazaki gibi değerleriniz var. Bizimkilerden çok daha etkili tarihi bölgeleriniz var. I. Dünya Savaşı içinde meydana gelen ve bir metrekareye 6 bin merminin düştüğü, 250 bin gencinizin vatanı için can verdiği Çanakkale Zaferi'nin kazanıldığı bölgeler; çocuklarınız ve gençlerinizin şok olması için yeter de artar bile…

Dünyanın en gelişmiş ve en güçlü ordularına karşı Türkler, olmazı olduruyor ve bütün dünyayı hayretler içinde bırakan bir zafer kazanıyorlar. İnancın, azmin ve iradenin, tekniği yendiğini ispatlıyorlar. Bütün dünyaya meydan okuyorlar. İşte sadece bu olay, bu bölge ve bu zafer dahi gençlerinizin milli bilinç kazanmalarına yetecek niteliktedir. Bu sebeple gençlerinizi gruplar halinde Çanakkale'ye götürüp gezdirmelisiniz. Her Türk genci, Çanakkale Savaşları'nın olduğu bölgeyi mutlaka gezerek görmeli ve öğrenmelidir. Daha sonra onlara demelisiniz ki: 'Sizler birlik ve beraberlik içinde çalışmazsanız, güçlü ve kuvvetli olmazsanız, düşmanlar yine Çanakkale'ye gelirler, ülkenizi işgal eder ve öz yurdunuzda hür yaşamayı size çok görürler…'"
hepsi bu degil, gerisi icin http://www.trt.net.tr/wwwtrt/hdevam.aspx?hid=163003&k=6 bakın:)

eski di+Ziler


dizi demisken
alf diye bir dizi hatirlarim
kedi dusmani, killi, bi o kadar uzayli, komik vs.
birde
Married with Children simdilerde yayinda yine. orjinali degilde sanki eskiden yayinlanan turkce seslendirilmis hali daha cok guldururdu diye kalmis aklimda.

1 Aralık 2006

asker


mezundu burda, simdi asker oldu. butun sevilenler gibi oda beklenecek:) bu askerlik denen sey nasil biseydir ki gidene gidisiyle beraber geride biraktigi herseyin yok olacagi rahatligini verir?

30 Kasım 2006

e$ik

ne yani simdi hayat durdu mu? bazen umutsuzluga kapiliyorum... bu ofiste yaslanip olecegim diye. olmek kavramindan korktugumdan degil pek yapmadigimdan. eve git-ise gel. hepsi bu yasadiklarimin. durum boyle oluncada yazmaya malzeme cikmiyor. butun haftayi "ah su hafta sonu gelsede" deyip nefesimi tutarak geciriyorum. gelen hafta sonundansa simdiye kadar hic bir sey anlamadim. ya benim anlayisim kit yada guzel seyler cabuk biter geyigi geyik degil, gercek! yasamak denen kavram bundan ibaret olmasin noolur:(

impressive





28 Kasım 2006

work

dun gece calistim, calistim, calistim... uzgun ve mutsuzum yine:( iste buda cezmi ersozden gunun bunalimdan bunalima surukleyecek ve yine kimsenin citini cikartmadan okuyacagi siir tadinda bir yazi (dogan gorunumlu sahin:))
kimi sevsem onun hep uzakta bir sevgilisi vardi
unutamadigi ilk aski yada onu terk edip giden sevgilisi
kimi derinden sevsem o bir baskasini derinden hatirlardi
oylesine cok sevdimki onlari
baskalarina duyduklari sevgiyi anlatmalarini sessizce icim aciyla kanayarak dinledim
beni yitirmekten hic korkmadilar cunku
onlara gore fazla iyiydim
bu yuzden ilk anda vazgecilebilirdi benden
beni terk edenlerden tek bir istegim olurdu
ne olur bir daha beni aramayin
cunku ben kolay unutamiyorum
cunku ben size duydugum akil disi ask yuzunden keder bahcemi dagitiyorum
cocuklugumun o guzel bahcesini
boyle derdim onlara ama yinede ararlardi beni
soluksuz ve mutsuz kaldiklari bir gece mutlaka akillarina ben gelirdim.

26 Kasım 2006

beyin firtinasi

bugun keyifli bir gun gecirmek icin ciktim evden. "o"na gittim. her zamanki gibi kahveler icildi keyifli sohpet cocukluktan kalan bi playstation oyunuyla devam etti.. hatta gunun geyigi, penceresi kizlar yurduna bakan 'durbunlu' bir evde oturmak ustuneydi. sonra maillerime bakmak icin onun bilgosunun basina gectim gozume masaustundeki klasor ilisti. ahh fotograflar!! bir karede "o"nun ve bir baska kizin sarmas-dolas olduklarini gordum ve ne olduysa ondan sonra oldu. ah! benim hastalikli fikirlerim:( basimdan kaynar sular dokuldu. kalbim cikacakmis gibi atti. neydi simdi bu? butun bu kadar zamani mutlu-mesut gecirmisken? ne yapacagimi bilmedigimden sessizce oturup bakmaya devam ettim. oldugum yerde kala-kaldim cunku. kontrolumu kaybetmemeliyim dedim durmadan kendime aslinda bir tarafim avaz avaz bagirdi o sirada "CANI CEHENNEME" diye. mutfaga dogru zoraki adimlarla gittim sert bir kahve koydum fincanima sonra dusundum. hatta hic o kadar seri dusenebilecegimi tahmin etmemistim. ne yani simdi biz yalanmiyiz? ilk soru buydu:( neden onlem almamisti benim gormemem icin? ben ona ne yapmistim ki bunu gormeyi hak edecek? cok duygusal davraniyorum belki ama kızlar boyle durumlarda daha kontrollu nasil davranirlar hic bilmiyorum ki. kahvem elimde, mutfakta, ayakta ve inanilmaz uzgun!
kendime telkinlerde bulundum durmadan. gecmis-gitmis iliskileri sorgulamak sana gore degil kizim dedim hep. unut gorduklerini. sakin buyutme. problem edinmeye degmez eger oyleyse hemen butun icindekileri kus! tabi onun yanina gidince hepsini kaldirip aklimin en ucra rafina kaldirdim:( iyi mi-kotu mu hic fikrim yok!
oda farketti yuzumun cografyasi degisti birden. sordu onu sevip sevmedigimi... ben onu deli gibi kaybetmekten korkarken nasil olurda 'hayir artik sevmiyorum' diyebilir ki? iyi bir sevgili olmak bunumu gerektirir tanrim! orda yuzune bir tokat atmak daha mi dogru olacakti? yoksa benim sectigim gibi korkarak bir tek soru bile sormamak mi...
simdi sarkida,
benim kucuk sevgilim
sanki yalanmis gibi
benim kucuk sevgilim
sanki masalmis gibi diyor mor ve otesi!

24 Kasım 2006

23 Kasım 2006

pizza?

herkes isi-gucu biraksin beni dinlesin:) pizza sevmeyen yoktur diye dusunuyorum. enteresan bir seyle karsilastim az once hemen paylasmam lazim. pizza yerim ama yapmaktan anlamam, kisaca "yumurta kiramam"lardanım bende:)) ama az once bir mucize oldu ve pizza yaptim hemde kendi ellerimle:)) tavsiye ederim, insan "bu ne ya?" demekten alamiyor kendini.
http://www.dominos.com.tr/birdominospizzayap

xbox

izleyip begendigim ayrica yes master jedi'nin katkilariyla yayinlanmistir:)

ajandam

ofisteki ajandamin (eski) sayfalarini karistiriyorum. hayrettir ki genelde bugun iyi hissediyorum, buraya gittim, sunu aldim hayirli olsun gibi notlar dusmusum, ne guzel:) tabi birde suna rastladim...
ben gecmisi cok hatirlamiyorum diye baslamisim... sonra yazimin ilerleyen yerlerinde fark etmisim ki gelecek icinde hic hayal kurmuyorum. yasamak icin hedef koymak gerekiyor, en azindan kisa vadede kazanilmis zaferler insana iyi hissettiriyor, bu kesin. vs. die devam ediyor yazim...-benim tuhaf bir tez'im var. not olarak hemen aktarayim sonra ilgisi ceken olursa ayrintilara girerim, icimde tuhaf bir his beni "bekletiyor", belki herkes bunu hisseder ama farkinda degildir bilemiyorum... bir seyi bekliyormusum gibi hissediyorum, yani sanki gunun birinde koklu bir degisiklik olacakmis gibi, demisim 2005 02'de. tabi sunuda belirteyim bu bana iyi hissettiriyor, kotu degil.- neyse boyle iste paylasmak istedim:)

21 Kasım 2006

hediye


hafta sonu bu guzel guluslu hatunun dogum gunu. simdiden basladim arastirmaya cunku onu mutlu etmek istiyorum. simiole'den feyz aldigim "sevgili eldiveni" fena olmazdi diye dusunup gaflete dustum birden dusunsenize takip dolasirmisiz sokaklarda hahayt:)) sakasi bile acayip. neyse onu sevgilisi dusunsun. ben daha farkli biseyler yapmaliyim. verecegim hediyede benden biseyler yoksa o benim hediyem degil onun icin satin aldigim biseydir gozumde. ben cok hatirlarim sevdicegime dogum gunlerinde bile bir hediye alamadigimi:( hic birsey ona yakismaz gibi geliyor bir turlu bagdastiramiyorum nesneleri... ilk hediye "atki ormustum" emegim var diye gonul rahatligiyla verdim guzel oldugunu dusunmeden. bi sonrakide nu bir calismaydi karakalem...vs. ee ben bu yazinin sonunda arkadasima alacagim hediyeyi kesfedip, paylasip mutlu mesut kalkacaktim masamdan:( olmadi.

walla cok denedim:(

butun denemelerime ragmen hala paylasmak istedigim videoyu bloga koymayi basaramadim. ve anladim yapamayacagim sonsuza kadaaaaaaaaaaaaaar! bana yardim etmek isteyenlere seve seve dua edilir, bilginiz olsun;)

yelken


ps calismasi

violently happy


ps calismasi

mr. toledand


http://mrtoledano.com/frame_videogamers.php
enteresan bir calismaya rastladim az once... mr. toledand ismindeki sanatci insanlarin iclerindeki gizli karakterleri gormek istemis ve onlara bilgisayar oyunu oynatmis. sonuc ekteki linkteki gibi matrak:)) esasen birazda hayalkirikligina ugradim. cunku komikler ileride herhalde deyip gecerken bir bakmissin bitmis kareler, yetmiyor.

20 Kasım 2006

hapsuruk ustune yazi

kendimi cok sadik buldum doğrusu:)) ya ne vakit otursam su gunlugun basina aklima O'ndan baska bisey yazmak gelmez. ne kadar acidirki benim hic anim yok. varsa bile hic birini hatirlayamiyorum. kimileri agiz dolusu ani anlatmaktan bir turlu yasadiklari zamana firsat bulamazlar onlara ozenmiyorum ama en azindan burda yazacak 2-3 tane ani yeterdi bana. eskiden cok gunluk tutardim... 1999'dan 2001'e kadar araliklarla yazdim. ne ise yaradi peki? dedim ve bir gun hepsini cope attim. simdi biraz okuyup gulmek isterdim simdi. kendim hakkinda okuduklarim cok guldurur beni en cok kendime guluyorum ben. isteki arkadaslar bilirler hergun periodik olarak hapsuruk krizi tutar - sabah saatlerinde - ve ben butun gucumle icimdeki havayi avazim ciktigi kadar bagirarak (kimi zaman salyali,sumuklu/iiiiyyyyykkkk) cikartirim. herkes buyuk bi saskinlikla yuh! dememek nezaketini gosterip yilmadan "cok yasa!" diyor. inanin bu cok komik. gunes kaciyor gozume sabah sabah ondan sanirim. bir kez hatirliyorum bir musteriyle telefon gorusmesinde kendimi tutamayip tum gucumle hapsurdum yine ve birden panik yaptim bir kac kez en kisik sesimle alo???alo?hı? diyebildim ve çat diye kapattim telefonu:( rezalet bir durum. adam 1-2 dakika sonra tekrar aradi tabi yine tereddut ettim telefonu almakta ama yapacak bisey yoktu artik mecbur "EVET BENIM O KUDRETLI HAPSURUGUN SAHIBI" edasiyla efendim dedim telefona... adam "ya kucuk hanim tuhaf bir gurultu koptu orda umarim birinize bir sey olmamistir hepiniz iyisiniz dimi? dedi ve yıktı geçti:( resmen dalga gecti. sanirim hic yapmamis simdiye kadar.
bitti!

elma+z

hafta sonu

tek kelimeyle harika bir hafta sonu gecirdim, sevdigim adama tesekkuru buradan bir borc bilirim! evcil insanlar oldugumuzdanmidir bilmem ;) evde gecirdik butun gunu... yinede harikaydi, harika harika harika harika......

17 Kasım 2006

aksam olsada eve gitsem tribine erken girdim bugun:(

hafta su gibi gecti kistan midir nedir gunden hic bisey anlamiyorum. yarin cumartesiiiii oleeeee diye bagirmak geliyo icimden:)) yaptigim isi seviyorum,esasen meslekten memnunum demek istiyorum. ama son zamanlarda sıkıldım burdan:( evdemi takilmam lazim bilmiyorum ki? zengin koca bulup evlenmelimi yoksam? bu ulkede calismadan yasamak icin bi fikri olan yokmuu? cocukta yaparim kariyerde modunda degilim, calismadan evde otururum hatta yatarim modundayim, duyrulur.

anı: aydin ve ben canakkale

hic keyfim yok

iki gundur bir ugursuzluk var ustumde. insanlar toplanmislar bu kiza nasil zarar veririz diye dusunuyorlar. isimle ilgili problemler oldu. tabii son toplantida olanlari anlatmiyorum bile... butun bunlar sanirim benim 5 senedir calistigim bu firmadan ayrilmam icin bir isaret sanirim:) umarim oyledir zira bu is yakinda gerceklesir boyle giderse. sevgili patronum umarim bunu okumuyorsundur:P dun gece izledigim filminde biraz etkisi var sanirim bugunku sıkıntımda. bagimli bir ailenin cokusunu ele alan bir filmdi. cekimler tek kelimeyle harikaydi ayrica cokta yordu film. bittiginde basimdaki agriyi fark edebildim, gecede kabuslar gordum... neyse uyanincada degismedi, dile getirip bi rahatliyim istedim ama olmadi. sanirim sevdicegime bir telefon acmaliyim:))

16 Kasım 2006

o benim supermanim

tam anlamiyla boyle...
1- o gordugum en yakisikli ucan adam.
2- o gordugum en yakisikli uzun boylu
3- o gordugum en yakisikli tatli dilli
4- o gordugum en yakisikli titiz-temiz-pak
5- o gordugum en yakisikli seksi
6- o gordugum en yakisikli akilli
7- o gordugum en yakisikli guler yüz
8- o gordugum en yakisikli kingçi
9- o gordugum en yakisikli ev adami
10- o gordugum en yakisikli sevici vs.
uzatmanin alemi yok özendirmek istemem:):):)

8 gundur gorusmuyoruz...telefon sohpetlerimiz sklasti ustelik fellaket keyifli cumle aleme duyurulur!

bugün

gune masami temizlemekle basladim. cok daginik calisiyorum aradigimi buluyorum ama estetik acisindan kaygi yaratiyor. esasen bu tur isler icin bir arkadasimiz var office_gril:) kendisi bu dunyanin insani degil. saka gibi bu kiz. biraz bahsedeyim... sabahlari cay icmem greentea vs. biseyler olmali mutlaka. normalde bana tenezzul etmez ve benim rica etmemi beklemeden "küt" diye birakir masama bir fincan. genelde ben ona sorarim "bugun ne iciyorum ben?" diye oda artik mutfaginda ne gectiyse eline atar sicak suyun icine. bazende ozellikle cay isterim bi bakarim ki elinde kahve fincaniyla geliyo... "cay istemistim diye hatirlatiyorum "biliyorum" diyo cay yapmaya ugrasamadim bu daha kolay deyip isin icinden cikiyor:) dolup tasan kagit copumuz soylememize ragmen asla 1 hafta dolmadan bosaltilmaz. ayrica kendisinin cok lazim oldugunda gozden kaybolma; hic lazim degilkende yanimizdan ayrilmama gibi ozellikleride var. hepsi beni gulduruyor, hepsine ragmen rahatsiz olmuyorum.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...